miércoles, 20 de junio de 2012

SEYİRLİK

Elimi alistirmak adina, daha önce yazdigim bir iki seyi burada yeniden paylasmak istiyorum.
Çok kolay asik olup, kalbi çabuk kirilan biri iken, yine bir kirginlik sonrasinda bir anda yazivermistim.


SEYİRLİK
İki kukla,
Biri diğerinin neredeyse yarısı,
Kendilerinii insan sanıp dalmışlar kalabalığa.

Kadın olan tutmuş erkeğin tahta paçasından.
Hava soğukmuş.

İçlerindeki boşlukta akmış alkol,
Sızmış bir kaç damla deliklerinden içeri.
Tahta bacaklar biraz çarpılmış,
Tahta kalpler biraz hızlanmış.
Tahta bedenler sallanmış müziğin rüzgarında.
Bir tahta el, diğerini tutmuş,
İkincileri, ikincileri...
Tahta yüzler gerilmiş gülümsemek için.
Gülümsenmiş.

Gece sel gibi gelmiş,
Almış savurmuş ikisini de.
Düştükleri yer bir betonun dört duvarı...
Pamuktan yorgan, yastık.
Bir ateş yakmış iki kukla
İkisinin de ortasında.
Tahta dudaklardan kuru dokunuşlar akmış.
Bir parçasını vermiş biri diğerine...
Tahtalar paylaşılmış.

Gece bir zamk gibi yapıştırmış iki kuklayı,
Sabah bir bıçak gibi ayırmış.
Oynatıcı bile şaşmış bu işe.

Kendi eliyle koyduğu tahta kalbi,
Alıp düşmüş yola biri...
İçindeki boşluğa acı düşmüş diğerinin,
Sarıldığı nerede tahta bedeninin?

Şimdi kuklacı yenilere başlamış,
Bu ikisinden ayrı.
Kaçan kendinden,
Kalan, tahta kalbinden ayrı.

Kadın kukla bırakmış kendini bu kez rüzgara,
Ayakları, elleri çarpık,
Başı bir yanda,
İçi boş.

Erkek olan aynı rüzgarın öte yanında,
Savrulmuş diğerinden epeyce uzağa.
Başı ne yanda?
Elleri ayakları çarpık mı bilinmez!
İçi ise dolu kinle, kederle.

Kuklacı çoktan unutmuş ikisini.
Şimdi elinde yeni iki tanesi.
Kalabalığın arasında,
Kendilerini insan zannedip yürüyor,
İçiyor,
Sevişiyorlar!

21.03.10

No hay comentarios:

Publicar un comentario